AÖF TARİH BÖLÜMÜ

  • ANA SAYFA
  • 1.SINIF ÖZET
    • GÜZ DÖNEMİ
      • ESKİ ANADOLU TARİHİ
      • HELLEN VE ROMA TARİHİ
      • İSLAM TARİHİ VE MEDENİYETİ I
      • OSMANLI TÜRKÇESİ I
      • TARİH METODU
      • TEMEL BİLGİ TEKNOLOJİLERİ I
      • BİZANS TARİHİ
    • BAHAR DÖNEMİ
      • BÜYÜK SELÇUKLU TARİHİ
      • ESKİ MEZOPOTAMYA VE MISIR TARİHİ
      • İLK MÜSLÜMAN TÜRK DEVLETLERİ
      • İSLAM TARİHİ VE MEDENİYETİ II
      • OSMANLI TÜRKÇESİ II
      • TEMEL BİLGİ TEKNOLOJİLERİ II
      • ORTA ASYA TÜRK TARİHİ
  • 2.SINIF ÖZET
    • GÜZ DÖNEMİ
      • ORTAÇAĞ VE YENİÇAĞ TÜRK DEVLETLERİ TARİHİ
      • ORTAÇAĞ-YENİÇAĞ AVRUPA TARİHİ
      • OSMANLI MERKEZ VE TAŞRA TEŞKİLÂTI
      • OSMANLI TARİHİ (1300-1566)
      • OSMANLI TÜRKÇESİ METİNLERİ I
      • TÜRKİYE SELÇUKLU TARİHİ
      • ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ I
    • BAHAR DÖNEMİ
      • OSMANLI DEVLETİ YENİLEŞME HAREKETLERİ (1703-1876
      • OSMANLI TARİHİ (1566–1789)
      • OSMANLI TARİHİ (1789–1876)
      • OSMANLI TÜRKÇESİ METİNLERİ II
      • OSMANLIDA İSKAN VE GÖÇ
      • RUSYA TARİHİ
      • ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ II
  • 3.SINIF ÖZET
    • GÜZ DÖNEMİ
      • OSMANLI DEVLETİ YENİLEŞME HAREKETLERİ (1876-1918)
      • OSMANLI DİPLOMASİSİ
      • OSMANLI İKTİSAT TARİHİ
      • OSMANLI TARİHİ (1876–1918)
      • SOSYOLOJİYE GİRİŞ
      • TARİHİ COĞRAFYA
      • İNGİLİZCE I
    • BAHAR DÖNEMİ
      • MODERN ORTADOĞU TARİHİ
      • EĞİTİM TARİHİ
      • TÜRKİYE CUMHURİYETİ İKTİSAT TARİHİ
      • TÜRKİYE CUMHURİYETİ SİYASÎ TARİHİ
      • TÜRKİYE'DE DEMOKRASİ VE PARLEMENTO TARİHİ
      • XIX. YÜZYIL TÜRK DÜNYASI
      • İNGİLİZCE II
  • 4.SINIF ÖZET
    • GÜZ DÖNEMİ
      • ÇAĞDAŞ TÜRK DÜNYASI
      • SÖMÜRGECİLİK TARİHİ
      • TARİH FELSEFESİ I
      • TÜRK BASIN TARİHİ
      • YAKINÇAĞ AVRUPA TARİHİ
      • YAŞAYAN DÜNYA DİNLERİ
      • GİRİŞİMCİLİK VE İŞ KURMA
      • TÜRK DİLİ I
    • BAHAR DÖNEMİ
      • BİLİM TARİHİ
      • HUKUK TARİHİ
      • SANAT TARİHİ
      • TARİH FELSEFESİ II
      • TÜRK DÜŞÜNCE TARİHİ
      • TÜRK KÜLTÜR TARİHİ
      • ETKİLİ İLETİŞİM TEKNİKLERİ
      • TÜRK DİLİ II
  • KİTAPLAR
    • 1.SINIF
      • GÜZ DÖNEMİ
      • BAHAR DÖNEMİ
    • 2. SINIF
      • 2 SINIF GÜZ DÖNEMİ
      • 2 SINIF BAHAR DÖNEMİ
    • 3. SINIF
      • 3 SINIF GÜZ DÖNEMİ
      • 3 SINIF BAHAR DÖNEMİ
    • 4. SINIF
      • 4 SINIF GÜZ DÖNEMİ
      • 4 SINIF BAHAR DÖNEMİ
  • SINAVLAR
    • 1.SINIF
      • 1.SINIF GÜZ DÖNEMİ
      • 1.SINIF BAHAR DÖNEMİ
    • 2. SINIF
      • 2.SINIF GÜZ DÖNEMİ
      • 2.SINIF BAHAR DÖNEMİ
    • 3. SINIF
      • 3.SINIF GÜZ DÖNEMİ
      • 3.SINIF BAHAR DÖNEMİ
    • 4. SINIF
      • 4.SINIF GÜZ DÖNEMİ
      • 4.SINIF BAHAR DÖNEMİ

9 Ağustos 2015 Pazar

OSMANLI TARİHİ (1789-1876)

OSMANLI TARİHİ (1789-1876) 1.ÜNİTE ÖZET (acemim)

ÇÖZÜLME VE YENİDEN YAPILANMA SÜRECİ OLARAK XVIII. YÜZYIL

*Osmanlı tarihinin dönemselleştirilmesinde, genelde Karlofça Antlaşması (1699) ile Yaş Antlaşması (1792) arasındaki devir “Gerileme Dönemi” olarak tanımlanır.
*Ancak devrin gerileme dönemi şeklinde değil, “çözülme ve yeniden yapılanma” devri olarak adlandırılması tarihsel gerçeklere çok daha uygundur.
*Osmanlı Devleti XVIII. yüzyıla, Karlofça Antlaşması’yla ilk defa toprak kaybı yaşamanın getirdiği şaşkınlık ve endişeyle girmiştir.
*Sultan II. Mustafa’nın  Edirne’ye çekilerek idari dizginleri hocası Şeyhülislam Feyzullah Efendi’ye teslim etmesi ve onun keyfi uygulamalarının yarattığı tepki, Edirne Vakası olarak anılan isyana yol açmıştır.
*Bu karamsar atmosferin bir yansıması olarak ilk defa Osmanlı hanedanına alternatif arayışları ortaya çıktı.
*İsyan sonrasında Osmanoğulları’nın yerine Kırım Hanları veya Kânunî devrinin ünlü veziri Sokollu Mehmed Paşa’nın torunları İbrahimhanzâdeler’in devleti yönetmeleri konusu dahi gündeme geldi.
*Edirne Vakası: 1703 yılında çıkan, Şeyhülislâm Feyzullah Efendi’nin öldürülmesi, II. Mustafa’nın tahttan indirilmesi ve yerine III. Ahmed’in geçmesiyle sonuçlanan ayaklanmadır.
*LALE DEVRİ: 1718-30 yılları arasında Osmanlı Devleti’nde Batı etkisinde edebiyat, kültür, sanat ve
mimaride yaşanan gelişmelere sonradan verilmiş isimdir. Adını ünlü şairimiz Yahya Kemal koymuş, tarihçi Ahmet Refik (Altınay) meşhur etmiştir.
LALE DEVRİNDE YAPILAN ÇALIŞMALAR
*Lale Devrinde ilk olarak geçici (muvakkat) elçi sıfatıyla 28 Çelebi Mehmed Efendi’nin Paris’e gönderilmesi ve önemli Avrupa merkezlerinin yakından takip edilmeye başlanması,
*İbrahim Müteferrika ve Said Mehmed Efendi’nin gayretleriyle matbaanın kurulması
* Yeni kütüphanelerin açılması,
* Doğu’dan ve Batı’dan yapılan edebi-bilimsel tercümeler,
*Yalova’da kâğıt, İstanbul’da kumaş ve çini fabrikalarının kurulması,
*İtfaiye teşkilatının ilk adımı olarak tulumbacı birliğinin oluşturulması,
*Çiçek aşısının yaygınlaştırılması,
*Sivil mimaride ve mekân tasarımlarında yeni yönelimler, sanat ve edebiyat alanındaki gelişmeler
*On iki yıl süren Lale Devri dramatik bir şekilde son bulmuştur.
*Patrona Halil İsyanı III. Ahmed’in tahttan indirilmesine ve Sadrazam Nevşehirli Damad İbrahim Paşa’nın katledilmesine yol açmıştır.
REFORM VE DEĞİŞİM PROJELERİ
*I. Mahmud devrinde   Humbaracı Ahmed Paşa (Comte de Bonneval)’nın katkılarıyla topçu ve humbaracı ocaklarının Batı tarzında ıslahı, askeri mühendislik ve kurmaylık eğitimi için ilk teknik eğitim kurumu olarak Hendesehane’nin açılması
* III. Mustafa devrinde Macar asıllı Fransız subay Baron François de Tott gibi Batılı uzmanların koordinatörlüğünde Sürat Topçuları Ocağı’nın kurulması,
*Askeri teknik konularla ilgili olarak tercüme faaliyetleri, harcamalarda tasarruf sağlamak
amacıyla eshâm sisteminin uygulamaya konması;
* I. Abdülhamid devrinde sürat topçuları ocağının geliştirilmesi, yeniçeri, humbaracı ve lağımcı
ocaklarının ıslahı,
*Donanmanın nitelikli subay ihtiyacını karşılamak amacıyla Deniz Harp Okulu (Mühendishane-i Bahrî-i Hümayun)’nun açılması
*Eshâm sistemi: Osmanlı Devleti’nde 1775-1780 yılları arasında uygulanan iç borçlanma sistemidir.


*Devletin asli unsuru Müslüman Türklerdi ve doğal olarak “hâkim millet” olmanın ayrıcalıklarından yararlanan kesimi oluşturmaktaydı.
*İkinci grubu oluşturan gayrimüslimler ise farklı mezheplere mensup Hıristiyanlar ve Musevilerden oluşmaktaydı.
Millet Sistemi: OsmanlıDevleti’nde yaşayan ve özerk dini örgütlenmesi devlet tarafından resmen tanınmış Müslüman olmayan toplulukların idari, siyasi ve ekonomik anlamda bağlı olduğu sistem
 * Ermeniler tek bir ulus olarak değil, Gregoryen veya Katolik olarak iki farklı millet şeklinde tanımlanmaktaydı.
*Askerlikten muaf tutulan gayrimüslimler, bu muafiyete karşın cizye denilen ek bir vergi öderlerdi.
* 1768 sonrasında Rusya ve Avusturya ile başlayacak olan yıpratıcı savaşlar dönemi; devletin siyasi, askeri ve ekonomik işleyişinde büyük sorunlara yol açmıştır.
*Kesintili ve genelde iki cepheli olarak süren bu mücadele dönemi,1789’da patlak veren Fransız İhtilalı’yla faklı bir boyut kazandı.
*Avusturya 1791’de Ziştovi Antlaşması’nı, Rusya ise 1792’de Yaş Antlaşması’nı imzalayarak savaşa son verdiler.
*Merkezi otoritenin taşrada etkinliğinin hayli azaldığı bu dönemde çıkan iç ayaklanmalar (Dağlı İsyanları) ve Anadolu ile Rumeli’de türemiş olan yerel güç odakları (Ayanlar) siyasi ve sosyal
açıdan ciddi sıkıntılar yaratmaktaydı.
*Rumeli’de; İşkodra’da Mahmud Paşa, Silistre’de Yılıkoğlu Süleyman Ağa ve Vidin’de Pazvandoğlu Osman Paşa adeta yerel hanedanlıklar kurmuşlardı.

*Osmanlı Devleti’nin giderek güç kaybı ve iç sorunlarıyla meşgul olmasından cesaret alan Sırplar ve Karadağlılar da bağımsızlıklarını elde etmek amacıyla silaha sarılmışlardı.
* Merkeze daha uzak bölgelerden olan Mısır’da Kölemenler’in ferman dinlemez tavrı
*Arap yarımadasında ise bir türlü önü alınamayan Vehhâbi İsyanı,  Osmanlı padişahının siyasi ve dini otoritesini sorgulanır hale getirmişti.

III. SELİM’İN TAHTA ÇIKIŞI VE REFORM PROGRAMI
*III. Selim, amcası I. Abdülhamid’in vefatı üzerine 7 Nisan 1789’da tahta çıktı.
*Devlet ve ilim adamlarından, mevcut sorunların çözümüne ilişkin istenen raporlar (ıslahat layihaları)
ve bu çerçevede Nizâm-ı Cedîd (Yeni Düzen) adıyla yürürlüğe konan reform programı, bu devirle tam anlamıyla özdeşleşmiş iki terimdir.
*Nizâm-ı Cedîd: III. Selim devrinde 1793’te başlatılan idari, askeri ve mali reform programıdır. 1807’de Kabakçı Mustafa İsyanı ile son bulmuş, padişah tahttan indirilmiştir.
*Nizam-ı Cedid programının ilk adımı askeri alanda atılmış ve 1793’te Batı tarzı
nda oluşturulan yeni talimli piyade birliklerine Nizam-ı Cedid Askeri (Muallem
Bostancı tüfenkçileri) denilmiştir.
*Öte yandan yeni askeri teşkilatlanmanın hazineye getirdiği mali yükü karşılamak üzere İrâd-ı Cedîd Hazinesi adıyla yeni bir fon oluşturuldu.
*Askeri mühendislik ve kurmaylık eğitimi vermek üzere Kara Harp Okulu (Mühendishane-i Berrî-i Hümayun) açıldı.
*Askeri alanda atılan bu adımları, önemli Avrupa başkentlerinde (Londra, Viyana, Berlin, Paris) daimi elçiliklerin açılması ve Batı literatüründen yapılan bilimsel ve edebi tercümeler takip etmiştir.
*Statükocu devlet adamlarının çıkar hesapları, Nizam-ı Cedid programının tam anlamıyla hayata geçirilmesine fırsat vermemiştir.

FRANSIZ İHTİLALI VE OSMANLI DEVLETİ
*Yedi Yıl Savaşları (1756-1763)’na Avusturya’nın müttefiki olarak giren ve İngiltere ile Prusya’ya mağlup olan Fransa, büyük kayıplar yaşadı.


*İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki demokratik gelişmeler, Aydınlanma düşünürlerinin [John Locke ,Montesquieu  , Voltaire ,Jean J. Rousseau , Diderot ] özgürlük,demokrasi, eşitlik, kilise ve anayasalı monarşilerle ilgili görüşleri ve yayınları Fransız halkını derinden etkilemiştir.
*Feodalite: (Derebeylik): Ortaçağ Avrupa’sında toprak egemenliğine dayanan federal bir siyasi-idari
sistemdir. Toprak ve üzerindeki köylüler derebeyinin malı hükmündeydi.
*Aristokrasi: Avrupa’da doğuştan kazanılan siyasi ve sosyal haklara dayanılarak iktidarın soylular tarafından temsil edildiği sistemdir.
*Absolutizm (Mutlak Monarşi): Hükümdar yetkilerinin kanun sınırlaması olmadan mutlak ve keyfi bir biçimde kullanıldığı idare tarzıdır. Fransa Kralı XIV. Louis’nin  “Devlet Benim” ifadesi Absolutizm’in en kısa tanımıdır.
*Aydınlanma: XVI. Yüzyılda İtalya’da bilim ve sanat alanındaki gelişmelerle başlayan süreç sonunda
XVIII. yüzyıl Avrupa’sında düşüncenin bütün baskılardan kurtularak aklın öncülüğünde bağımsızlığa
kavuştuğu dönemin adıdır.
*Fransa da Halk temsilcileri 20 Haziranda meclisi Ulusal Meclis ilan ederek, anayasa hazırlanıncaya dek çalışmalarını sürdürme kararı aldılar.
*Muhalifler halkın da yoğun desteğiyle, mutlakıyetin sembolü haline gelmiş olan Bastille Hapishanesi’ni basarak mahkûmları serbest bıraktılar
*İsyan kısa sürede tüm Fransa’ya yayıldı ve halk temsilcileri yeni bir anayasa yapmak için kurucu meclisi resmen oluşturdular.
*Meclisin çalışmaları sonucunda asillerin ve ruhban sınıfının ayrıcalıklarına son verilerek İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirgesi ilan edildi (28 Ağustos 1789).

FRANSIZ İHTİLALI’NIN GENEL SONUÇLARI ŞU ŞEKİLDE ÖZETLENEBİLİR:
- Fransa’da feodalite yıkıldı ve vatandaşlar arasında eşitlik ilkesi kabul edildi.
- Millet egemenliği fikri yaygınlaşarak mutlak monarşilerin yıkılabileceği anlaşıldı.
- İnsan hakları, demokrasi, eşitlik, kardeşlik ve milliyetçilik fikri yayılmaya başladı.
- Milliyetçilik akımının etkisiyle çok uluslu devletlerde başlayan bağımsızlık hareketleri sonucunda imparatorluklar yıkıldı, yerine ulus devletler kurulmaya başlandı.
- Fransız ihtilalı; başta iktidar, devlet ve toplum ilişkileri olmak üzere yarattığı yeni siyasi ve sosyal değişimler ve bu gelişmelerin Avrupa’dan başlayarak tüm dünyayı etkileyen yeni olayların kaynağı olması bakımından Yakın Çağ’ın başlangıcı olarak kabul edilmiştir.

*Avusturya, Prusya, İngiltere ve İspanya’dan oluşan bu devletler, ihtilalın getirdiği fikirleri siyasi açıdan tehlikeli gördüklerinden Fransa’yla ilişkilerini kopardılar ve bunun sonucunda 1793-1815 yılları arasında İhtilal Savaşları olarak adlandırılan mücadele dönemi başladı.

*Osmanlı Devleti, Fransa’yla ilişkilerini siyasi, askeri ve ekonomik anlamda geliştirmiş ve ilk kez 1536’da ticari imtiyazları (kapitülasyonlar) bu ülkeye vermişti.


*Fransız İhtilalı Osmanlı Devleti üzerinde kısa ve uzun vadeli etkilere yol açmıştır.
*Kısa vadeli etkisi; özellikle Campo Formio Antlaşması’yla (1797), Fransa’nın Dalmaçya ve Yedi Ada kıyılarında Osmanlı Devleti’yle sınır komşusu olmasından sonra bölgede hızla yayılan azınlık isyanlarıdır.
*Uzun vadeli etkileri ise ihtilalın yaydığı insan hakları, eşitlik, özgürlük, hukukun üstünlüğü gibi fikir ve düşünceler, Osmanlı aydınlarını etkileyerek Tanzimat Fermanı (1839) ve I. Meşrutiyetin (1876) ilanını hazırlamıştır.

*Babıâli (Yüce Kapı): Başlangıçta Paşa Kapısı ve sadaret makamı için, bakanlıkların kurulmasından sonra da “Osmanlı Hükümeti” anlamında kullanılan bir tabirdir.
*Fransa’nın, Haziran 1793’te Babıâli’yi cumhuriyet hükümetini tanıması ve müttefik sıfatıyla savaşa girmek konusunda ikna etmek amacıyla gönderdiği elçi Descorches’un (Dekorş)’un çabaları da sonuçsuz kaldı.
*Babıâli’nin bu konudaki kararlı tavrı, Kasım 1794’te Prusya-Fransa görüşmelerinin başlamasına dek sürdü. Osmanlı Devleti  11 Haziran 1795’te elçi Verninac’ı kabul ederek Fransa’nın yeni rejimini resmen tanımış oldu.
*Fransa, özellikle Napoléon (Napolyon) Bonaparte döneminde Fransız İhtilalı’nın getirdiği eşitlik, demokrasi ve milliyetçilik sloganlarını, düşman olarak gördüğü devletleri parçalamak için bir koz olarak kullanmıştır.
*Batılı büyük devletler, Fransız ihtilalı ve sonrasında yaşanan savaşlarla bozulan Avrupa’nın siyasi dengesini yeniden kurmak için 1815’te Viyana’da bir kongre düzenlediler.
*Avusturya arşidükü Prens Metternich (Meternih)’in başkanlığında düzenlenen Viyana Kongresi sonucunda, “Metternih Sistemi” adı verilen yeni siyasi ilkeler üzerinde uzlaşıldı.
*Buna göre; Avrupa’nın herhangi bir yerinde ayaklanma meydana geldiğinde, kongreye katılan ülkeler birlikte hareket ederek isyanı derhal bastıracaklardı.
*Osmanlı’ya karşı ayaklanan Rumlara karşı (Mora İsyanı) “Metternih Sistemi” nin uygulanmaması bir yana, açıktan desteklenmesi kongre kararlarının, çok uluslu güçlü Avrupa devletlerinin kendilerini
güvenceye alma çabasından başka bir amaç taşımadığını göstermiştir.

OSMANLI-RUS VE AVUSTURYA SAVAŞLARI
*Rusya, Çar I. Petro döneminde gerçekleştirdiği idari ve askeri reformlar sayesinde güçlenmiş siyasi hedefler koymuştu.
*Bu siyasi ajandanın en önemli başlıkları;
* Orta Avrupa’ya geçiş açısından stratejik önemi olan Lehistan (Polonya) üzerinde hâkimiyet tesis
etmek,
*Slav kökenli uluslarla yakın ilişkiler kurmak,
*Ortodoksları koruma altına almak,
*Kırım’a yerleşmek suretiyle Karadeniz’de ve Boğazlarda egemenlik kurup Ege ve Akdeniz havzasına açılmak, diğer bir ifadeyle “sıcak denizlere” inmekti.
*Rusya’nın dünya siyasetinde söz sahibi olabilmesinin bir diğer unsuru da Baltı k Denizi üzerinden sıcak denizlere inmekti.
* Bu hedefin önündeki en önemli engel olan İsveç’le yaptığı Poltova Savaşı’nı kazanınca, projenin ikinci adımı olarak Osmanlı coğrafyasına yönelme kararı aldılar.
*Bu bağlamda Rusların Eşak- Boğdan (Memleketeyn) beylerini Babıâli’ye karşı kışkırtmaları ve Poltava’da yendikleri İsveç Kralı XII. Karl (Charles, Demirbaş fiarl)’ı takip bahanesiyle Osmanlı sınırlarını ihlal etmesiyle başlayan Prut Savaşı ’nda Osmanlıların galip gelmesi, bu planın bir süre rafa kaldırılmasına sebep oldu.

*Prut zaferi Osmanlıların Karlofça Antlaşması’yla  kaybettikleri toprakları geri alma ümidini güçlendirirken, devletin sarsılmış olan prestijini düzeltmek açı sından da önemliydi.

*Çeşme’de Osmanlı donanmasını yakan ve kazanımlarını I. Abdülhamid devrinde Küçük  Kaynarca Antlaşması ’yla tescil ettiren Rusya, ikinci hedefi olan Kırım’a yöneldi.

*Çariçe II. Katerina, Bizans’ın canlandırılmasını ve Osmanlı topraklarının paylaşılmasını hedefleyen ve “Grek” ve “Dakya” adıyla anılan siyasi projeler hazırladı.

*Prens Potemkin “Şark (Doğu) Sisteminin Büyük Planı (Grek Projesi)” adıyla Osmanlı Devleti’ni yıkma planıhazırladı.
*Buna göre; Türkler Avrupa’dan kovulacak, Rus prensin yönetiminde başkenti İstanbul olacak Grek devleti kurulacak ve Bizans İmparatorluğu ihya edilecekti.
*Dakya Projesi ise Eşak-Boğdan, Besarabya, diğer bir ifadeyle Tuna ve Dinyester nehirleri arası
ndaki Osmanlı topraklarının işgalini ve Avusturya ile Rusya’nın güdümünde Dakya adıyla yeni bir uydu devletin kurulmasını öngörmekteydi.
*Çariçe, Avusturya Kralı II. Josef’i yanına çekmek amacıyla 1780 ve 1787’de
iki kez ülkesine davet etti.
*Fransa’nın araya girmesiyle 1779’da imzalanan Aynalıkavak Tenkihnâmesi (sözleşme) geçici bir sükûnet sağladıysa da Rusya’nın Küçük Kaynarca Antlaşması’yla Osmanlı Devleti’nden ayırdığı Kırım’ı kendi topraklarına kattığını (ilhak) ilan etmesini engelleyemedi .

* Özi ‘de yirmi beş bine yakın masum Müslüman sivilin katledilmesi, Osmanlı başkentinde büyük bir üzüntü ve tepki yarattı. Sultan I. Abdülhamid bu gelişmelerden duyduğu üzüntü sebebiyle hastalandı ve bir süre sonra da vefat etti.


Avusturya; Devleti’yle süren savaşı bir an önce sona erdirmenin yollarını aramaya başladı.  Oldukça müsait şartlarda Ziştovi Antlaşması imzalandı (4 Ağustos 1791).
*Ziştovi Antlaşması’yla sona erdirilen bu savaş, aynı zamanda son Osmanlı-Avusturya savaşı olması bakımından da önemlidir.
*Fransızca ve Türkçe olarak kaleme alınan ve on dört maddeden oluşan bu antlaşmanın önemli maddeleri şu şekilde özetlenebilir:
- Osmanlı Devleti birkaç bölge hariç, başta Belgrat olmak üzere kaybettiği toprakların büyük bir bölümünü geri alacak neredeyse savaştan önceki sınırlarına kavuşacaktır.
- Avusturya açık ya da gizli Rusya ile Osmanlı Devleti aleyhinde antlaşma imzalamayacaktır. Hotin Rusya ile barış antlaşması imzalanıncaya dek tarafsız bölge statüsüyle Avusturya’nın denetiminde kalacaktır.
- Savaş süresince, alınan sivil-asker tüm esirler karşılıklı olarak iade edilecektir. Gönüllü olarak din değiştiren Müslüman ve Hıristiyanlar bu kapsamda değerlendirilmeyecektir.
- Her iki devlet savaş süresince büyük yara alan ticari hayatı canlandırmak için karada ve denizde gereken adımları atacaktır. Bu bağlamda savaş öncesine ait alacak verecek işlerinin hızla halledilmesi için gereken hukuki ve siyasi irade gösterilecektir.
- İki ülkenin sınırlarında görev yapan üst düzey sivil-asker memurlar, tecavüz ve yağma hareketlerine kesinlikle izin vermeyecektir.
- Osmanlı topraklarında yaşayan Katolik din adamları ve cemaatlerinin dini özgürlüklerine müdahale edilmeyecek, kilise tamiratlarının engellenmeyecek ve başta Kudüs olmak üzere kutsal yerleri ziyaretlerine kısıtlama getirilmeyecektir
*Rusya da İsveç ve Babıâli ile savaşı sonlandırmanın yollarını aramaya başladı.
*Bu amaçla önce İsveç ile Marale Antlaşması’nı imzalayarak (14 Ağustos 1790) Kuzey’deki
mücadelesini sona erdirdi. Ardından  Osmanlı Devleti ile Yaş Antlaşması’nı imzalayarak
beş yılık savaş dönemini bitirdi.
Yaş Antlaşması’nın önemli maddeleri şu şekilde sıralanabilir:
- İki ülke arasındaki husumet sona erdirilecek, dostluk ilişkilerinin kurulması için taraflar çaba gösterecekler.
- Taraflar tüm esirleri ve el konmuş malları iade edecek. Tarafların tabiiyetinde bulunan ancak gönüllü olarak din değiştirenler bu maddenin dışında tutulacaktır.
- Küçük Kaynarca Antlaşması (1774) ve sonrasında iki taraf arasında imzalanan antlaşmaların hükümlerinin geçerliliği kabul edilecektir.
- Dinyester (Turla) nehri iki ülke arasında sınır olarak belirleyen bu antlaşma gereği, Kırım ve Özi (Dinyeper) akarsuyuna dek uzanan topraklar Rusya’ya terk edilecektir.
- Diğer bölgelerdeki sınırlar savaş öncesindeki haliyle kabul edilip korunacaktır.
- İki ülke arasındaki ticaretin yeniden canlandırılması için taraflar çaba gösterecek, Akdeniz’de korsanlık faaliyetlerini engellemek için işbirliği yapacaklardır.
*Osmanlı Devleti bu antlaşma ile Kırım’ın Rusya’ya ait olduğunu kabul etti ve Özi ile civarını kaybetti. Ayrıca bu antlaşmada Rusya’nın Kafkasya’daki nüfuz alanının genişlemesini sağlayacak maddeler de yer almaktaydı.

OSMANLI DEVLETİ’NİN İTTİFAK HAMLELERİ
*Yoğun diplomatik temaslar ve müzakereler sonucunda, tarihinde ilk kez İsveç (11 Temmuz 1789) ve Prusya (31 Ocak 1790) ile diğer bir ifadeyle iki Hıristiyan devletle yazılı ittifak anlaşması imzalamıştır.
 *İsveç ve Prusya ile yapılan bu iki ittifak antlaşması aynı zamanda Osmanlıların Avrupa diplomasisine dâhil olması bakımından da önemlidir.
OSMANLI-İSVEÇ İTTİFAKI
*Osmanlı-İsveç İttifak Mukavelesi (sözleşme) dört maddeden oluşmaktadır
*Bu sözleşmeye göre: Osmanlı Devleti, savaşa devam etmesi karşılığında yılda ikişer bin olmak üzere toplamda on milyon kuruş ödeyecek; savaş sonuçlandığında iki devlet Rusya ile ayrı ayrı antlaşma yapmayacak ve işgal edilmiş toprakların geri alınması konusunda işbirliği ve ortak tavır sergilenecekti.
*Osmanlı-İsveç ittifak Mukavelesi, Osmanlı Devleti’nin ilk kez Hıristiyan bir devletle
yaptığı anlaşmadır.
*Fakat karşılıklılık esasına dayanmadığı için tam bir ittifak antlaşması değildir.
* Bu antlaşma, İsveç’in Rusya’ya karşı savaşlarda varlık gösterememesinden dolayı Verela Antlaşması’yla (1790) savaştan çekilmesi nedeniyle beklenen katkıyı da sağlamadı.
OSMANLI-PRUSYA İTTİFAKI
*Babıâli’nin Hıristiyan bir devletle karşılıklı yükümlülükler çerçevesinde
imzaladığı ilk ittifak anlaşmasıdır
*İsveç’le 1789’da imzalanan siyasi metin, karşılıklı yükümlülükler içermediğinden ve barış
görüşmelerinde bağımsız hareket etme imkânı tanımadığından, ittifak antlaşmasından çok
bir mukavele (sözleşme) olarak değerlendirilmektedir.
*Osmanlı-Prusya ittifak antlaşmasına göre;
*Prusya 1790 ilkbaharında savaşa katılacak ve İstanbul’un hem karadan hem de Karadeniz tarafından güvenliği sağlanmadıkça Rusya ile barışa yanaşmayacaktı.
*Buna karşılık Osmanlı Devleti Avusturya’nın Lehistan’dan aldığı Galiçya’nın Prusya’ya verilmesi için gereken çabayı gösterecekti.
*Ayrıca Prusya, Osmanlı Devleti Kırım’ı almadıkça savaşa son vermeyecek Babıâli de Prusya ve İsveç’le barış imzalamadıkça Rusya ve Avusturya ile müzakere masasına oturmayacaktı.
*Savaş sonrasında ise Osmanlı Devleti’nin elinde kalan toprakları Prusya garanti edecek, aynı teminatın İngiltere, Hollanda ve İsveç tarafından verilmesini sağlayacaktı.
CAMPO FORMİO ANTLAŞMASI VE OSMANLI DEVLETİ
*Napolyon’un Parma ve Modena dukalıklarını elde ettikten sonra bütün Kuzey İtalya’yı kontrol altına almasıyla köşeye sıkışan Avusturya, başlattığı diplomatik girişim sonucunda Fransa ile Campo Formio Antlaşması’nı imzalamak zorunda kalmıştır
*Venedik Cumhuriyeti’ni ortadan kaldıran bu antlaşma, içerdiği maddeler nedeniyle sadece Avrupa’daki siyasi dengeyi değiştiren ve iki devleti ilgilendiren bir gelişme olarak değerlendirilemez.
*Bu gelişmenin yarattığı en büyük tehdit Fransa’nın bu bölgelerdeki Sırp ve Rumlar başta
olmak gayrimüslim azınlıkları Osmanlı Devleti aleyhine kışkırtmaya başlamış olmasıydı.
* Fransa 1798’de Mısır’ı işgal girişiminde Babıâli’yi hazırlıksız yakaladı. Bu işgal girişimi, aynı zamanda geleneksel Osmanlı-Fransız ilişkilerinde bir dönüm noktası ve Babıâli’nin dış ilişkilerinde
“Denge Politikası”nın (muvazene siyaseti) başlangıcı olacaktır.

OSMANLI TARİHİ (1789-1876) 2.ÜNİTE ÖZET(acemim)

XIX. YÜZYILIN BAŞLARINDA OSMANLI DEVLETİ

*Kölemenler: 1250-1517 arasında Mısır ve civarında hüküm süren ve bir Türk devleti olan Memlukların
zamanla Kafkasyalı kölelerden oluşturdukları askeri elit. Zaman içinde güçlenerek her biri Mısır’ın
muhtelif yerlerinde yönetici veya nüfuz sahibi oldular.

FRANSA’NIN MISIR’I İŞGALİ
*Fransa’nın Avusturya ile yaptığı Campo Formio Antlaşması’yla (17 Ekim 1797) Avrupa’nın tartışmasız en güçlü devleti olduğunu rakiplerine kabul ettirdi.
*Bu süreçte Fransa’nın mutlak anlamda üstünlüğünü kabul ettiremediği tek ülke, kıta Avrupa’sının dışında bir ada devleti olan İngiltere idi.
*Direktuvar (Directoire) hükümetinin İngiltere ye karşı onayladığı  askeri operasyonu  General Napoléon Bonaparte’a (Napolyon Bonapart) havale etti.
*Direktuvar: Fransa’yı 1795-99 arasında yöneten ve 5 direktörden oluşan hükümettir. Askeri bir darbeile yıkılıp yerine Konsüllerden oluşan yeni bir hükümet kurulmuştur.
*Doğu Akdeniz’de ve özellikle İngiltere’nin Hindistan’la bağlantısını sağlayan güzergâhta son derece stratejik bir konumda olan Mısır’ın işgali, İngiltere’nin dize getirilmesini sağlayacaktı.
*Napolyon’un Mısır’ı işgal girişimi “Büyük Doğu Hayali” olarak da adlandırılan bir dünya
imparatorluğunun ilk adımıdır.
*Fransa’nın Akdeniz’deki ticaretinin önem kazanması, bazı düşünür ve siyasetçileri, Mısır’ın işgaline dair bir takım projeler üretmeye sevk etmişti.
*Bu projelerden ilki Alman filozof Gottfried Wilhelm Leibnitz’e (Laybniz)aittir.
*Gottfried Wilhelm Leibnitz:Metafizik, mantık ve matematik gibi konular yanında siyasi konularda ürettiği projelerle de ünlü Alman filozoftur.
*Yedi Yıl Savaşları: Sömürgecilik ve deniz ticaret yollarının kontrolü ekseninde Avrupalı büyük devletler arasında 1756-63 yılları arasında yaşanan savaşlar dönemidir.
*1672 tarihli bu projeye göre; birlikte hareket edildiği takdirde, Almanlar Osmanlıları doğudan tehdit ederken, Fransızlar Mısır’a kolayca yerleşebileceklerdi.
*Leibnitz’den yaklaşık bir asır sonra 1768’de Fransa dışişleri bakanı Duc de Choiseul,(Dük dö Şuvazöl) ve ardından İstanbul’daki elçileri Saint Priest ve 1777’de bölgeye seyahat eden François Baron de Tott, hükümetlerine sundukları raporlarda yine Mısır’ı hedef göstermişlerdi.
*General Napolyon zaferden emindi. İlginç bir ayrıntı olarak, Mısır’a götürülmek üzere tarihçiden botanikçiye kadar 167 bilim ve sanat adamının ve bir matbaanın daN donanmaya alınması idi.
*Bu ayrıntı Fransızların Mısır’a kalıcı olarak yerleşmek ve bu stratejik ve verimli memleketi
sömürgeleştirmek için gittiğini göstermesi bakımından önemlidir.
*Fransız donanması öncelikle Orta Akdeniz’de stratejik önemi büyük olan Malta Adası’nı Saint Jean Şövalyeleri’nden aldı
*Şövalyelerin elindeki esir Müslümanları serbest bırakan Napolyon, bunları memleketlerine gönderirken kendi lehine propaganda yapmalarını tembih etti.
*Saint Jean Şövalyeleri: Kudüs’te bir yardım derneği olarak 11. yy’da kurulan, daha sonra Malta Adası’nı üs edinen ve savaşçılık yönü öne çıkan bir Katolik tarikatıdır.
*Amacı daha sonra işgal edeceği Müslüman memleketlerde sempati yaratmak, baskıcı rejimler altında yaşayan Müslümanlara hürriyet ve adalet getireceği izlenimini vermekti.
*Fransız donanması2 Temmuz 1798’de İskenderiye açıklarına ulaştı.
* Karaya çıkan ve Mısır halkına hitaben Arapça bir beyanname yayınlayan Napolyon; işgal için değil Osmanlı padişahının dostu sıfatıyla geldiğini,
*Amacının Mısır’daki yerli halka ve Fransız yurttaşlarına kötülük eden ve sultanın buyruklarını dinlemeyen Kölemenleri cezalandırmaktan ibaret olduğunu ilan etti.
*Bu tarz bir söylemle, Mısır halkını ikna edeceğini ve işgale karşı başlayacak direniş hareketlerinin önünü alabileceğini düşünmekteydi.
*Fransız ordusu 21 Temmuz 1798’de yapılan Piramitler Savaşı’ndan galip çıkınca, Kahire’ye kolaylıkla hâkim oldu

BABIÂLİ’NİN İŞGALE TEPKİSİ VE ÜÇLÜ KOALİSYON
Babıâli’nin Mısır’ın İşgaline Tepkisi
*Paris elçisi Moralı es-Seyyid Ali Efendi’nin diplomatik manevralarla uyutulması ve merkezin de meseleyi erken kavrayamaması, Osmanlı Devleti’nin işgal girişimine gereken askeri karşılığı verememesinde en önemli etken olmuştur.
*Babıâli öncelikle İstanbul’daki Fransız maslahatgüzarı (temsilcisi) Rufen’i davet ederek işgal konusunda açıklama istedi.
*Reisülküttap Atıf Efendi tarafından adeta sorguya çekilen Rufen, merkez tarafından bilgilendirilmediğini dolayısıyla bu olayla ilgili net bilgisi bulunmadığını ve gelişmelerden üzüntü duyduğunu söyleyerek kendisini temize çıkarmaya çalıştı.
*Reisülküttap: Divan-ı Hümayun kâtiplerinin ve bürolarının şefi, dış ilişkiler ve diplomasiden sorumlu
devlet görevlisidir.

Fransa’ya Karşı Üçlü İttifak
*İngiltere Akdeniz ve buradan sömürgelerine giden yollar açısından son derece önemli olan Mısır’ı diplomasinin insafına bırakmamakiçin askeri müdahale kararı aldı.
*Amiral Horatio Nelson komutasındaki İngiliz filosu,1 Ağustos 1798’de İskenderiye ulaştı.
*Amiral Nelson, yaptığı ani baskınla Fransız donanmasını ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu baskında işgalin simgesi olan l’Orient (Doğu) isimli devasa amiral gemisi de yakıldı.
*Akdeniz’deki İngiliz varlığından cesaret alan Osmanlı Devleti, Fransa’ya resmen savaş ilan etti
*Üç gün sonra bir müttefik sıfatıyla ve tarihte ilk kez Karadeniz ve Boğazlardan geçen Rus donanması da Büyükdere açıklarında demirledi.
*Osmanlı Devleti, savaş ilanından sonra çıkarları aynı noktada birleşen İngiltere ve Rusya ile ittifak antlaşması imzalamak üzere harekete geçti.
*Yapılan diplomatik temaslar sonucunda Babıâli önce Rusya (3 Ocak 1799) ve ardından da İngiltere’yle (5 Ocak 1799) ittifak antlaşmaları imzalayarak Fransa’ya karşı ikinci koalisyonu oluşturdular.

Osmanlı-Rus savunma antlaşması açık ve gizli olmak üzere iki bölümden oluşuyordu.
ANTLAŞMANIN AÇIK HÜKÜMLERİNE GÖRE:
• Osmanlı Devleti ve Rusya, birbirlerinin toprak bütünlüğünü karşılıklı olarak garanti ediyorlardı.
• Rusya, Osmanlı sınırlarını Mısır’ın işgali öncesindeki durumu esas alarak tanımlıyordu.
• Müttefik iki devletten birine veya ikisine bir saldırı yapıldığı takdirde, her iki tarafın çıkarları doğrultusunda hareket edilecekti. Bu durumda her iki tarafın kara, deniz kuvvetleri ve mali yardım seferber edilecekti.
• İki devlet bu savunma antlaşmasını topraklarını genişletmek amacıyla değil ülkelerinin bütünlüğünü korumak için yaptıklarından, Avusturya, İngiltere ve Prusya’yı da ittifaka davet edecekti.
• Bu savunma antlaşmasının yürürlük süresi sekiz yıl olacaktı.
ANTLAŞMANIN GİZLİ MADDELERİ İSE ÖZETLE ŞÖYLE İDİ:
• Rusya Osmanlı Devleti’ne bir savaş filosu göndererek yardımda bulunacaktı. Babıâli bu filonun Boğazlardan Akdeniz’e geçmesine izin verecek ve birlikte Fransa’nın askeri ve ticari gemilerini batırmaya çalışacaklardı.
• Savaş bittikten sonra Rus gemileri Karadeniz’e dönecekti. Savaş süresince Rus gemilerinin Boğazlardan geçmesi, savaş bittikten sonra yeni geçişlerin bahanesine dönüştürülemeyecekti.
• Karadeniz, müttefik iki devlet arasında kapalı bir deniz hükmünde olacaktı. Bunu ihlal edecek olan güçlere karşı birlikte karşı konacaktı.
*Osmanlı Devleti, Batılı devletler karşısında izlediği kendi kendine yeterlilik veya yalnızcılık (infirat/tecrit) siyasetiniterk ediyor ve ilk kez Avrupa ittifaklar sistemine girmiş oluyordu.
*Rusya ile yapılan bu ittifak antlaşması Osmanlıların yabancı bir devletle yaptığı ilk gerçek savunma antlaşması olarak değerlendirilmektedir.
*Babıâli, Karadeniz’de Rus varlığını ilk defa resmen kabul ediyor ve Boğazlardan geçme hakkı tanı-
yordu.
MISIR’IN GERİ ALINMASI VE TAHLİYESİ
*Birleşik Osmanlı-Rus donanması Fransa’nın elinde bulunan adaları da işgal etti.
*Daha önce Venedik Cumhuriyeti’ne ait iken Fransa tarafından işgal edilmiş olan adalardan (Korfu, Kefalonya, Zenta, Ayamavro, İtaki, Pakso, Çuka) meydana gelen “Birleşik Yedi Ada Cumhuriyeti” kuruldu.
*Müttefikler birinci cephedeki Fransız siyasi-askeri varlığına kesin olarak son vermiş oldular.
*Fransız ordusu  Akka’ya kadar ilerledi.Akka Valisi Cezzar Ahmed Paşa’nın hazırlıklı oluşu ve kararlı duruşu, Napolyon için sonun başlangıcı oldu.
*Fransızlar kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kaldı
*Böylece İhtilal Savaşları’ nın yenilmez komutanı General Napolyon Bonapart ilk kez ciddî bir mağlubiyeti tatmış oldu.
*Daha sonra Rahmaniye’de iki ordu arasında yapılan savaşta Köse Mustafa Paşa yenilerek esir edildi
*Rahmaniye zaferi Fransızların bir süre daha Mısır’da kalmasına imkân verecektir.
*Bununla birlikte Mısır’da artık büyük bir başarı elde edemeyeceğini anlayan
*Başlayan görüşmeler sonucunda, iki taraf arasında el-Arîş Mukavelenamesi olarak adlandırılan bir
sözleşme imzalandı
*Buna göre; Fransızların milli gururu incitilmeden ülkelerine dönmelerine izin verilecek, tahliye ve dönüş için gereken masraflar da Osmanlılar tarafından karşılanacaktı.
*Fakat Heliopolis civarında yapılan savaşta Osmanlı ordusu yenilince, el-Ariş Sözleşmesi’yle elde edilen kazanımlar kaybedilmiş oldu.
*Temmuz 1801’de Kahire’yi teslim eden Fransızlarla 30 Ağustos 1801’de bir ateşkes antlaşması imzalandı ve Mısır’ın tahliye süreci resmen başlamış oldu.
*Bu arada Fransada Napolyon, askeri bir darbeyle meclisi feshedip Direktuvar rejimine son verdi
ve I. Konsül unvanıyla yönetimi ele aldı
*Napolyon ,Çar I. Poul (Pol) ile diplomatik temasa geçti. Yapılan görüşmeler sonunda Fransa ve Rusya yeni bir proje üzerinde uzlaştı.
*Buna göre; Fransa’nın askeri desteğiyle Rusya İran’ı, Afganistan’ı ve Buhara’ya kadar olan bölgeyi işgal edecek ve ardından Hindistan’a kadar ilerleyerek İngilizleri buradan atıp büyük bir Doğu İmparatorluğu kuracaktı.
*Fransa ise müttefikinin desteğiyle Suriye ve Mısıra yerleşerek Doğu Akdeniz’e yeniden hâkim olacaktı.
*Bu dönemde Rusya’da, Fransa’yla kurulan yakın ilişkiden ötürü, özellikle ürünlerini İngiltere’ye satamadığı için ekonomik sıkıntıya düşmüş olan büyük toprak sahipleri isyan ettiler.
*Fransa 27 Mart 1802’de İngiltere ile Amiéns (Amiyon) Antlaşması’nı, ikinci adım olarak da 25 Haziran1802’de Osmanlı Devleti ile Paris Antlaşması’nı imzalayarak Mısır’da yenilgiyi resmen
kabul etti.
*Paris Antlaşması’na göre; Fransa Birleşik Yedi Ada Cumhuriyeti’ni tanıyor ve Mısır’ın Osmanlı Devleti’ne aidiyetini resmen kabul ediyordu
VEHHÂBÎ İSYANI VE SONUÇLARI
*Arap yarımadasında Osmanlı Devleti’ni uzun süre uğraştıran dini-siyasi bir hareket olan Vehhabiliğin kurucusu, Muhammed bin Abdilvehhab’tır.
* İslam dininin aslına döndürülmesi ve sonradan eklenen şeylerin (bid’at) ayıklanmasını savunan bu dini
akımın mensupları, kendilerini el-Muvahhidun veya ehl-i tevhid olarak adlandırmışlardır.
*Dir’iyye Emiri Muhammed bin Suud’un, onun görüşlerini desteklemesi kabilesinin de bu mezhebi süratle benimsemesini sağladı.
*Mekke Şerifi Galib’in yalnız kaldığı bu süreç, Şubat 1803’te Taif’in yağmalanması ve halkın katliama tabi tutulmasıyla tartışmasız bir biçimde Vehhabilerin lehine sonuçlandı.
*Suud bin Abdülaziz, ordusuyla birlikte Mekke’ye girerek İslam büyüklerine ait ne kadar kubbe, türbe ve hatta mezar taşı varsa inancı gereği tahrip edecektir.
*Vehhabilere karşı merkezin daha etkin karşılık vermesi, 1805’te Mısır valiliğine Kavalalı Mehmed Ali Paşa döneminde başlayacak ve uzun bir mücadele döneminden sonra ancak 1818’de kontrol altına alınabilecektir.

MISIR SEFERİNİN SONUÇLARI VE YENİ SİYASİ DENGELER
Savaşın Sonuçları
*Fransa yukarıda belirtilen siyasi ve ekonomik hedeşeri gerçekleştirmek amacıyla açtığı Mısır seferinden umduğu sonuçları elde edemedi.
*Aksine Akdeniz’deki nüfuzunu kaybettiği gibi, İngiltere’nin bölgede en önemli güç olmasına fırsat yarattı.
*Ayrıca Fransa bu işgal girişimiyle Osmanlı Devleti’yle geleneksel dostluğunu sona erdirdiğinden, savaş sırasında yaklaşık üç asırdan beri yararlandığı ekonomik ayrıcalıkları (kapitülasyonlar) kullanamadı ve büyük ekonomik kayıplar yaşadı
*Napolyon’un Mısır’ı işgal girişimi, aynı zamanda Fransa’nın Afrika’daki sömürgeciliğinin ilk adımıdır.
*Mısır’ın işgal girişimiyle başlayan süreçten en kazançlı çıkan devlet İngiltere oldu.
*Öncelikle Akdeniz havzasında ve Hindistan yolunda siyasi ve ekonomik gücünü tehdit eden Fransa gibi güçlü bir rakibi bertaraf etmiş oldu.

*Rusya, bu savaştan toprak kazancı sağlayamadı.
*Ayrıca Osmanlı Devleti’ne müttefik sıfatıyla yardım etmek suretiyle, onu himayesi altına alabileceğini gördü.
*Geçici bir süre için de olsa ilk kez dost ülke statüsüyle Boğazlardan savaş gemilerini geçirdi.
*Babıâli bu dönemde gerçekleştirdiği ikili antlaşmalarla Avrupa’daki ittifaklar sistemine dâhil olurken, dış politikada da geleneksel yalnızlık politikasına son verdi.
*Babıâli, Campo Formio Antlaşması’yla (1797) Dalmaçya ve Arnavutluk kıyılarına yerleşen ve biranda
*Karadeniz’de ilk defa bir devletin, Rusya’nın varlığını ve ortaklığını resmen kabul etmek zorunda kaldı.
MISIR’DA OSMANLI-İNGİLİZ REKABETİ
*Osmanlı kara ve deniz kuvvetlerinin Mısır’da bulunması ve döneceklerine dair bir işaret bulunmaması, Kölemenlerin endişelerini zirveye taşıyan ve İngilizlerden himaye talebinde bulunmalarına yol açan en önemli etken olmuştur.
*Kölemenlerin himaye talebi, Akdeniz hâkimiyeti ve sömürgelerine giden ticaret yollarının güvenliğini her şeyden önemli gören İngiltere için bulunmaz bir fırsattı.
 *İngilizler, Amiéns Antlaşması gereği Mısır’ı tamamen boşaltmaları gerektiği halde İskenderiye’den bir türlü çıkmadılar.
*Stratejik bölgeler ve limanlara el koyan İngilizler, muhafız Hurşit Paşa’yı adeta abluka altına aldılar. *Kentin en stratejik mevkii olan Kefre Kalesi, bu şiddetli nüfuz mücadelesinin sembolü haline gelmişti.
*Kaleyi ele geçirmekte kararlı olan İngilizler başarılı olamayınca, kaleye amele kılığında asker sokup fiili durum yaratarak amaçlarına ulaştılar.
Fransız Elçisi Sébastiani’ın Misyonu
*Napolyon, Mısır’ı işgal girişimiyle kaybettiği Osmanlı dostluğunu yeniden kazanmak için Horace-François Bastien Sébastiani de La Porta adlı asker kökenli özel temsilcisini Mısır’a gönderme
kararı aldı.
*Sebastiyan, İngilizlerin Mısır’dan çıkarılması konusunda destek vermeye geldiğini özellikle vurguladı.

General Stuart’ın Planı ve Mısır’ın Tahliyesi
*General Stuart,  Kölemen beylerini himayesine aldığını ilan ederek, müdahale edildiği takdirde bunun savaş nedeni sayılacağını valiye bildirerek ısrarını tehdide dönüştürdü.
*Mısır valisinden gelen raporlar çerçevesinde uzun müzakereler yapıldı. Sonuçta; İskenderiye’nin İngilizler tarafından tahliyesi ve Mısır’da istikrar ortamının tesisi için Kölemenlerin affı ve uygun bölgelere yerleşmelerine müsaade edilmesine rıza gösterildi
*Kölemenler bir daha asla başkaldırmamak ve İngilizlerden sığınma talep etmemek şartlarıyla affedilecek,önceki talepleri doğrultusunda Güney Mısır’da Asvan taraflarında yerleşebilecek
ve öngörülen şartları ihlal etmedikleri takdirde kendilerine maaş tahsis edilecekti.
*İngilizler, İskenderiye’yi tahliye sürecini başlattılar.
*Bununla birlikte gelecekte siyasi şartlar uygun olduğunda Mısır’a göndermek üzere
Elfi Mehmet Bey ile on beş kadar Kölemeni de yanlarına alarak 11 Mart 1803’te Mısır’dan ayrıldılar.
*Napolyon’un Aralık 1805’te Austerlitz (Üç İmparator Savaşı) zaferi ile Rusya ve Avusturya’yı yenilgiye uğratması, Babıâli’nin yeniden Fransa’ya yönelmesine yol açtı.
*Bunu, Napolyon’un imparator unvanının tanındığını bildirmek üzere Ahmed Muhib Efendi’nin
Paris’e gönderilmesi takip etti.
*İngiltere, şartların olgunlaştığını düşünerek 16 Şubat 1804’te Elfi Mehmet Bey’i lider adayı olarak Mısır’a gönderdi.
*Kavalalı Mehmet Ali Paşa biraz da Vehhabi isyanının yayılmasının yarattığı endişeyle 1805’te mecburen Mısır valiliğine atandı. Bu son gelişme,Mısır tarihinde yeni bir dönemin de ilk adımı olmuştur.

OSMANLI TARİHİ (1789-1876) 3.ÜNİTE ÖZET(acemim)

OSMANLI-FRANSIZ İLİŞKİLERİNDE YENİ DÖNEM
Napolyon’un Mısır Seferinin Genel Sonuçları
*Napolyon, burada varlığını sürdürebilmek için yerli halka Müslüman olduğu yalanını bile yaydı.
*Napolyon, Kahire’deki işgal günlerinde halkın tepkisine neden olacak yeni vergiler koydu.
*Kendisini ve işgali meşru göstermek için de III. Selim adına para bastırdı.
*Bütün memuriyetleri, Memlûk/Kölemen kökenlilerden alarak Mısır’ın yerli ahalisine verdi.
*Halkın arasında dolaşırken Osmanlı kıyafetleri bile giydi.
*İlginçtir ki, Mısır’ın kimi önderleri ve hatta ulemadan bazıları Napolyon’un bu siyasetine inandı.
*Osmanlı Devleti’nin beklenmedik bir şekilde en önemli toprağının yine eski dost olarak bildiği bir devlet tarafından işgal edilmesi, onu yeni arayışlara itti  Üçlü ittifak’a zorladı.
* Yapılan Üçlü ittifak antlaşmaları iki yönü ile önem taşımaktadır.
* Birincisi, bu ittifak antlaşması, aynı zamanda Osmanlı Devleti’ni Avrupa devletleri ittifak sistemine dahil etmiştir.
*İkincisi ise, bu ittifak, Ruslar’la tarih boyunca yapılan ilk dostluk antlaşmasıdır.

*Cezzar Ahmet Paşa: Araplarla yaptığı savaşlarda birçok kişiyi develeriyle birlikte öldürdüğü için
kendisine “deve kasabı” anlamına gelen “Cezzar” lâkabı verilmiştir.Napolyon’un Akkâ kuşatmasına,
başarılı bir şekilde karşıkoydu. Bu şiddetli mukavemet karşısında Napolyon yenilmiş ve ordusunu geri çekmekzorunda kalmıştı.
*Fransız askerlerinin Osmanlı-İngiliz-Rus ittifakıyla Mısır’dan uzaklaştırılmasından sonra Mısır’daki yönetim ve otorite, yaklaşık beş yıl gibi bir zaman zarfında Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın eline geçti.

*Napolyon’un planları, Rus Çarı I. Pol’ün öldürülmesiyle bozuldu.
*Fransa’ya yakınlaşan I. Pol’e karşı gelenler onu ortadan kaldırıp yerine oğlu I. Aleksandr’ı çar yaptılar
*Yeni Çar, geniş toprak sahiplerinin mahsullerini almayahazır olan İngiltere’yle iyi ilişkiler kurmak zorunda olduğuna karar verdi.
*Fransa açısından bu beklenmedik gelişme, dış siyasette yeni bir tutum takınmayı mecbur kıldı.
*Fransa, Napolyon’un planlarından vazgeçip, Amien’de İngiltere ile antlaşma imzalamak
zorunda kaldı.
*Osmanlı Devleti ile de Paris’te bir antlaşma imzalandı (II. Üniteye bakınız).Böylece Napolyon, Osmanlı Devleti ile İskenderiye’ye saldırı ile başlayan savaş durumunu sona erdirdi.
*Paris barış antlaşmasını imzalayarak tekrar dost olmaya başladı.
*Avrupa’da Napolyon lehinde ambargo koymayan iki ülkevardı: İsveç ve Osmanlı Devleti.
*Bu ambargolar denizlerde korsanlığın artmasına ve İngilizlerin aşırı protestolarına ve nihayetinde uluslararası ortamın gerginleşmesine neden oldu.
*İşte bütün bu gelişmeler ve yukarıda özetle izah edilen nedenlerle Üçlü İttifak bozulmaya yüz tuttu.

ÜÇLÜ İTTİFAK’IN SONA ERMESİ
*Osmanlı Devleti ile Fransa arasında uzun asırlara dayanan ticari, iktisadi, siyasi ilişkiler ve bunun doğurduğu psikolojik bir yakınlık vardı. Bu yüzden Fransa’ya “kadîm dost” denilmekteydi.
*Osmanlı payitahtı Mısır’ın tahliyesi sonrası İngiltere ve Rusya’nın davranışlarından son derece rahatsız olmaya başlamıştı.
*Rusya’nın Akdeniz’de var olabilmek için kendine sürekli bir müttefik bulmak amacı vardı. Akdeniz’de (Ege adalarında) ayyuka çıkan Yunan milliyetçilik propagandaları Ruslar için bilinen sevindirici bir gelişme idi.

*Osmanlı Devleti, İngilizlerin ve Rusların bu açık emellerine karşı daha önce tek başına üstesinden gelemediği Fransa ile yeniden bir şekilde dostluk kurma ihtiyacı hissetti.
* Bunun için de Fransa elçisi olarak Seyyid Ali Efendiyi görevlendirdi.
*Osmanlı Devleti’nin Paris elçisi Seyyid Ali Efendi’nin nihai barış şartlarını görüşmesi belirli bir noktaya gelmişti.
*Daha çabuk bir netice almak isteyen Osmanlı, İstanbul’dan Amedî Galip Efendi’nin de Paris’e gönderilmesi kararını verdi.
*Osmanlı Devleti ile Fransa arasında 10 maddelik Paris Antlaşması imzalandı.
*Bu antlaşma bir nevi dostluk antlaşması idi.
*Maddeler muğlak olmasına rağmen İngilizler’le Fransızlar’ın Amien Antlaşması’nın tanındığına dair maddenin bulunması,
*Mısır’ın da Osmanlı toprağı olarak iade edildiğinin açık olmasa da ifade edilmiş olması yeterli idi.
*Neticede bu antlaşma ile Osmanlı Devleti ile Fransa arasında bozulan münasebetler düzeltilmiş oldu.

*Napolyon’un Fransa ‘da kendini imparator ilan etmesi üzerine Osmanlı Devletinden İmparatorluğu tanınması istendi.
*Osmanlı Devletinin imparatorluğu tanımaya yanaşmaması üzerine Fransız elçisi bir an önce Osmanlı Devleti’nin İmparatorluğu tanıması gerektiği tezini ileri sürüp protesto ile İstanbul’u terk
etti. Böylece ister istemez Fransa ile siyasi münasebetler bir kere daha kesilmiş oldu.
*İngiltere’nin kurduğu ittifak, 1805 yılında Napolyon karşısında kesin bir yenilgiye uğramıştı.
 Bu vesileyle Rusya ile daha bir yıl önce yapılmış ittifaka rağmen Napolyon’un imparator sıfatının tanınmasına karar verildi.
*Doğal olarak, İstanbul’daki bu görüşmeler İngiltere ve Rusya’nın rahatsızlığı-
na sebep oldu.
*Fransa elçisinin Fransız elçisi Sebastiyanin bu dostluk vesilesi ile Osmanlı Devleti’ne salık verdiği iki konu vardı ki bunlar Rusya’nın çok şiddetli protestosuna neden oldu.
*Protestonun birinci nedeni Eflak ve Boğdan voyvodalarının Rus yanlısı olduğu bahanesi ile azledilmesiydi.
*Protestodaki ikinci neden ise, Mısır seferindebir nevi “elde etmiş olduğu” Akdeniz’e serbest geçiş izinlerinin kaldırılması idi.

OSMANLI DEVLETİ’NİN AVRUPA SİYASETİNDE YALNIZ KALMASI VE SAVAŞLAR
Osmanlı-Rus Savaşı (1806-1807)
*İngiltere kısa bir süre önce meydana gelen Osmanlı-Fransız ittifakına itirazını Osmanlı tarafına bir uyarı yaparak dile getirdi.
*Onlara göre, Fransa zayıf bir müttefik idi. Bunu şu şekilde özetliyorlardı: “Bonapart yakında İngiltere’ye mağlup olacak tarafınızı doğru seçin”.
*Bu tehdit ve uyarılardan sonra İngiliz ve Rus gemileri,İstanbul’u ve Boğazları tehdit etmeye başladı.
*Rusların ültimatomunudikkate alarak Fransızların telkini ile görevden alınan Eflak-Boğdan’daki
beylerini yerine iade etti ve ticari gemiler için de Boğazları açtı.
*Ancak bu haberler Çar I. Aleksandr’a ulaşmadı veya Rus tarafı bu gelişmeleri Osmanlının zaman kazanma taktiği olarak gördüğü için dikkate almak istemedi.
*Rusya, Eflakve Boğdan’ı işgal etti.
*Bölgeden gelen haberler üzerine Osmanlı Devleti kaçınılmaz olarak Rusya’ya karşı savaş ilan etti. Ayrıca Boğazlar’dan gemilerin geçişi de yeniden yasaklandı.

*Napolyon’un özel elçi sıfatıyla gönderdiği General Sebastiyani’nin esas misyonu, Osmanlı
Devleti’ni Rusya ile savaşa teşvik ederek eski rakibini güneyden kuşatmaktı. Çok geçmeden
Fransa elçisinin telkin ve teşvikiyle Eşak-Boğdan beylerinin azledilmesi, 22 Aralık 1806’da
savaşın patlak vermesine neden oldu.

*Londra’daki politikacılar bu savaşa iki noktadan yaklaştılar:
1) İngiltere ile Fransa’nın Avrupa’da süren rekabeti;
2) Üçlü ittifakın bozulmasının sorumlu tarafı olarak görülen Osmanlı Devleti’ne gerekli tepkiyi göstermek.
İngilizler aslında bu yeni savaşta Osmanlı yerine Rus yanlısı bir tutum sergilediler. Onların Rus yanlısı politikaları aynı zamanda Osmanlı-İngiliz savaşının da başlaması anlamına gelmekteydi.

OSMANLI-İNGİLİZ SAVAŞI’NIN SEBEPLERİ
*Son gelişmeler üzerine Çanakkale önlerinde yığınak yapmış olan İngiltere’nin İstanbul’daki elçisi İngiliz hükümetinin kendisine gönderdiği emri, Osmanlı Devleti yetkililerine iletti.
Buna göre; talepleri üç ana maddeden oluşuyordu:
1)Rusya’nın işgal ettiği yerlerin Rusya’ya terk edilmesi;
2) Çanakkale Boğazı’nın tahkimatla birlikte İngiltere’ye teslim edilmesi;
3) Fransa ile bütün münasebetlerin kesilmesi.

*İngiliz elçisinin verdiği ültimatom reddedildi.  Böylece Rusya’dan sonra İngiltere ile de savaş
başlamış oldu.

*İngiliz donanması Amiral Duckworth kumandasında bulunuyordu. İngilizlerin karşısında,
dağınık vaziyetteki Osmanlı donanmasının yapabileceği hiçbir şey yoktu.
*Osmanlı donanmasının tek yaptığı iş, İngilizlerin İstanbul’a doğru geldiği haberini vermek oldu.
*İstanbul önlerine kadar giren İngiliz donanması, saray ve halk çevrelerinde büyük paniklere sebep oldu.
*Amiralin şartları ise aslında bilindik şartlar idi:
-Ruslarla Üçlü ittifak üzere önceki antlaşmadaki sınırlarla barış yapılması,
-İstanbul’daki Fransız elçisinin İstanbul’u terk etmesi ve Osmanlı donanmasının emaneten İngiliz amiraline verilmesi.
-Bütün bunları kabul için de sadece 24 saatlik bir süre veriliyordu.

*Hedefteki elçi Sebastiyani eski bir asker olduğundan İngiliz donanmasının ardında bir kara ordusu olmadığı için Çanakkale’yi geçip İstanbul’a gelmiş olmasını farklı yorumladı
*İlk şaşkınlık atlatıldıktan sonra Sebastiyani’nin görüşlerinde isabet olduğu görüldü.Zira, sadece 14 parçadan oluşan İngiliz filosunun hiçbir şey yapamayacağı ortaya çıkmıştı.
*Bu saldırı girişimi büyük bir blöftü, ancak Osmanlı devlet adamları ilk anda panikledi denilebilir.
*İngilizlerin isteklerine karşı koyma noktasında bilendi ve İstanbul’un tahkimatına başladı.

*İngiliz filosu İstanbul önlerinde kadar gelmişken herhangi bir talebi Osmanlı tarafından
sağlanmamasına rağmen, Boğazlardan çıkıp Akdeniz’e doğru hareket etmiştir

*İngiliz donanması İstanbul’dan eli boş dönünce, kırılan gururunu tamir için dönüş yolunda Mısır’a saldırma ihtiyacı hissetti. Bir müddet sonra, İstanbul’a İngilizlerin Mısır’a saldırdığı haberi geldi.
* Kavalalı Mehmet Ali Paşa, İngiliz kuşatmasını kaldırmak için mücadeleye başladı.
*Böylece Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Mısır’daki ilk önemli zaferini kendisine kazandıracak bir başarıya imza attı.
*İngilizlerin beklemediği kadar güçlü ve disiplinli bir ordu ile saldıran Kavalalı’nın gönderdiği Mısır ordusu, 22 Nisan 1807’de İngilizlere büyük kayıplar verdirerek önemli bir zafer kazandı.

OSMANLI TARİHİ (1789-1876) 4.ÜNİTE ÖZET(acemim)

OSMANLI DEVLETİ’NDE ISLAHATLAR VE İÇ
BUHRANLAR
Merkezde Düzen Arayışları
*III. Selim tahta çıkar çıkmaz çok sayıda devlet yetkilisini toplamış ve devletin kötü gidişatının sebeplerini teşhis etmek amacıyla meşveret meclisleri tertip etmiştir.
*Böyle toplantılar düzenlemek suretiyle, genç padişah devletin idaresini geniş bir yönetim anlayışıyla ele alacağını göstermiş ve devlet adamlarının ilgisini ıslahat olgusuna yönlendirmişti.
*1791’de Avusturya ile yapılan Ziştovi Barış Antlaşması ve 1792’de Rusya ile imzalanan Yaş Antlaşması ile savaş sona ermişti.
*Böylesine bir düzensizliğin yaşandığı bir dönemde meydana gelen Fransa İhtilali III. Selim’i bir
ölçüde rahatlattı.
*Meşveret Meclisleri: Divân-ı Hümâyûn’un önemini kaybetmesinden sonra, özellikle 18. yüzyılın ikinci
yarısından itibaren daha sık toplandığı bilinen bumeclislerde iç ve dış siyasete dair meseleler
görüşülmekteydi. Siyasi, ekonomik ve askeri bir takım kararların alınmasında sorumluluğun daha geniş
bir alana kaydırılması ve halk kitleleri üzerinde meşrulaştırıcı bir işlevi bulunan bu meclislere meclis-i hâs, meclis-i şûrâ, meclis-i müşâvere gibi isimler de verilmekteydi.

*III. Selim henüz veliaht iken Fransa elçisi Choiseul Gouffier ile özel doktoru Lorenzo vasıtasıyla irtibata geçerek yakın adamlarından İshak Bey’i “şehzade elçisi” sıfatıyla Fransa’ya göndermişti.
*III. Selim XVI. Louis ile mektuplaşmış ise de XVI. Louis’in üslup ve öğretici tarzından rahatsız oldu. Yine bir başka yakın adamı olan Ebubekir Ratip Efendi aracılığıyla mukabil sert mektuplar kaleme aldırdı.

GENEL BİR ISLAHAT DÜŞÜNCESİ OLARAK NİZÂM-I CEDİT
*Nizâm-ı Cedit tabirinin devlete verilecek yeni düzen anlamında ilk kez Köprülüzâde Fazıl Mustafa Paşa tarafından kullanıldığı söylenir.

*Nizâm-ı Cedit genel bir ıslahat projesi olmakla beraber, daha özelde askerî alanda yapılması gerekli olan yapısal değişiklikleri içeren radikal bir dönüşüm programıdır.

*1791 yılında Avusturya Devleti ile imzalanan sulh antlaşması sonrasında padişahın güvendiği bir isim olan Ebubekir Ratip Efendi’nin buraya elçi olarak atanması ile öngörülen reform projeleri arasında sıkı bir ilişki vardır.
*8 aylık süren bu vazife sonrasında, Ratip Efendi bir sefaretnâme hazırladı.
*Bu eserde, bilhassa Avusturya’nın askeri yapısı üzerinde ayrıntılı bir şekilde durulmuştur.
*Düzenli ve itaatkâr asker modelini tarif eden Ratip Efendi, hem Kanunî dönemi Osmanlı ordusunun ideal haline hem de mevcut Avrupa ordularının modern yapılarına dikkat çekerek ıslahatın bu kurum üzerinden başlaması gerektiğini ima ediyordu.
*Avrupa ordularının gelişim sürecini tarihsel bir perspektiften ele alan Ratip Efendi’nin özellikle bu alanda çok önemli bir isim olan İtalyan komutan Raimond de Montecuculli’den bahsetmesi ilginçtir.
* Ratip Efendi’nin bu sefaretnâmesinin III. Selim’in ıslahat programını belirleyen ve betimleyen
çok önemli bir etkisinin olduğunu kabul etmek gerekecektir.

*Nizâm-ı Cedit: Yeni düzen anlamı taşıyan bu kavram genel olarak III. Selim döneminde yapılan
düzenlemeler için kullanılır. Özel anlamda ise, çağın gereklerine göre eğitim almış ve modern silah
kullanan orduya verilen addır.
*Sefâretnâme: Yabancı devletlere gönderilen elçilerin İstanbul’dan hareketlerinden itibaren
tuttukları notlar,görüştükleri devlet adamları ve gittikleri bölgelere dair bir takım gelenek, görenek,
siyasi, ekonomik, askeri ve toplumsal olayları anlattıkları raporlardır.

*III. Selim daha önce seleşerinin uyguladığı bir metot olan- devlet adamlarından yapılması gerekli
ıslahat hakkında lâyıhaların (raporlar) kaleme alınmasını emretmiştir.
*Lâyıha: Bir konu hakkında padişaha sunulmak üzere devlet adamları tarafından hazırlanan rapor ya da tasarı.
*Rapor hazırlayanlar arasında Koca Yusuf Paşa, Veli Efendizâde Emin, Defterdar fierif Efendi, Tatarcık Abdullah Efendi, Abdullah Berrî, Reisülküttap Raşid ve Enverî Efendi gibi tanınmış simalar mevcuttu.

*Lâyıhaların hemen hemen hepsi askerlik alanında yapılması gereken reformlara odaklanmıştı.
*Belli başlı üç eğilim göze çarpıyordu;
-tımarlı ordu ile kapıkulu ocaklarını eski düzenlerine dönecek biçimde ıslah etmek,
-Bunları eski durumlarına döndürme görüntüsü altında belli etmeden modern yöntemlerin uygulanması
-Ocaklar tasfiye edilinceye kadar onlara karışmayarak yeni bir modern ordu ihdas etmek.
*III. Selim’in en ciddi olanlar üzerinden kapsamlı bir program oluşturulması talimatı verdiği bilinmektedir. Buna göre, on kişilik bir komisyon ıslahat programı hazırlayacaktı. Bu heyetin başına ise padişahın çok güvendiği isimlerden biri olan İsmail Paşa-zâde İbrahim İsmet Bey getirilmişti.

ASKERÎ REFORMLAR: NİZÂM-I CEDİT OCAĞI’NIN KURULUŞU
*Yeniçeri Ocağı uzun süredir askerî bir güç olmaktan daha ziyade, Osmanlı başkenti ve çevresinde neredeyse bir ticarî unsura dönüşmüştü.
*Yeniçeri esâmeleri parayla alınıp satılarak bir geçim vasıtası haline getirildi.
*Esâme: Kapıkulu ocaklarına bağlı askerlerinin ana kütükte kayıtlı olan isimlerine verilen addır. Bu
ana kayıda dayanılarak üzerlerinde künyeleri ve ulûfe derecelerinin yazılı olduğu kâğıtlar askerlere
verilirdi. Bu belgelere de esâme adı verilmekteydi.
*Bununla beraber, pek çok Yeniçeri esnaflık yapıyordu.
*Gerçekte, Yeniçeri olarak görünen büyük bir çoğunluk cephede savaşa iştirak etmiyor, savaşa katılanlar ise modern ve güçlü ordular karşısında kaçmayı tercih ediyordu.
*Koca Yusuf Paşa savaş dönüşü yanında bazı Avrupalı uzman askerler getirmişti. Levend Çiftliği’nde sayıca az olsa da bir miktar asker getirilerek eğitime başlanmıştı.
*Daha fazla tepki çekmemek için, gözlerden uzakta eğitimine başlanan bu yeni askeri eski bünye içerisinde göstermeye çalıştılar. Bu sebeple onları, “Bostancı tüfenkçisi” şeklinde Bostancı ocağına bağladılar.
*Yeni ordunun masrafının karşılanması için müstakil bir kaynak teminine gidilerek “İrâd-ı Cedit” isminde bir hazine kuruldu.
*Nizâm-ı Cedit’in Anadolu ve Rumeli’de uygulanması na gayret edildi. Konya, Kayseri ve Ankara’da başarılı bir şekilde ilerleyen bu yeni teşkilatın başına Karaman Valisi Kadı Abdurrahman Paşa getirildi.

*18. yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı Devleti’nin askerî ıslahat için Batılı ordularda görev alan bir takım Avrupalı subayları ülkelerine çağırdıkları bilinmektedir. Bunlar arasında, meşhur Fransa İmparatoru Napolyon Bonapart’ın henüz topçu subayı iken bir ara Osmanlı ordusunda görev
almak isteyen gönüllüler arasında başvuruda bulunduğu bilinmektedir.

*1795 yılında Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyûn (Kara Mühendishânesi) adında  bir okulun kuruldu.
*Denizcilik hususunda yapılacak olan ıslahatların finanse edilebilmesi için 1804 yılında Bahriye Hazinesi kuruldu. Özellikle bu alandaki ilerlemelerin hiçbir fedakârlıktan kaçınılmadan yapıldığını belirtmek gerekir.
*Gemi demiri ve çıpaların üretimi için “lengerhâne”,
*Ölçüm ve tasarımların yapıldığı “endâzehâne” denilen yapılar inşa edildi.

*Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyûn: 1778 yılında Tersane zindanının yanında iki-üç odalı bir tersane mühendishânesi açılmıştı. 1795 tarihinde Kara ve Deniz mühendishâneleri birleştirildi.
Mühendishâne Matbaası: Bu matbaa sadece eğitim-öğretim ihtiyaçlarını karşılamakla kalmamış,
aynı zamanda halkı bilgilendirme ve bilinçlendirme adına etkin bir rol oynamıştır. Napolyon’un Mısır’ı işgali sırasında uyguladığı propagandaya karşı bu matbaadan basılan Türkçe, Arapça ve Fransızca bildiriler ile mukabele edilmiştir.
*Ayrıca, Risale-i Birgivî gibi dini eserlerin yanı sıra ilk kez renkli resim tekniği ile Atlas-ı Kebir
adlı kitap da burada basılmıştır.
Merkez ve Taşra Bürokrasi’sinde Düzenlemeler
*Avrupa’nın bazı önemli başkentlerinde “ikâmet” elçiliklerinin açılmasına karar verildi.
*İlk elçilik 1793’te Londra’da açılarak buraya Yusuf Agâh Efendi gönderildi.
*Daha sonra Viyana ve Berlin’e de bu tür elçiler gönderildi. Bunun üzerine, Fransa’nın Direktuar dönemi hükümeti Babıâlî’yi eleştirerek daimî elçiliğin Paris’te olması gerektiğini iletmişti.
*1796 tarihinde Fransa’nın bu telkinleri neticesinde aslen Moralı olan Seyyid Ali Efendi Paris’e elçi olarak tayin edildi.

TAŞRA ÂYÂNLARI MESELESİ VE İÇ İSYANLAR
*18. yüzyıl boyunca çeşitli sebepler yüzünden merkezî idarenin zayıflamasıyla taşrada güçlü ve büyük ailelerin siyasi egemenlikleri artmıştı.
* “Vücûh” ya da “Âyân” denilen bu kişiler yaşadıkları bölgelerin ileri gelen şahsiyetleri olup bir çeşit “halk temsilcisi” pozisyonundaydılar.
*Daha önceden halkın seçimi ile iş başına gelen bu kişilere bölge valileri buyruldu veriyordu. Böylece merkez teşkilatı doğrudan doğruya âyânları kontrol etmeyi hedeşiyordu.
*Buyruldu: Sadrazam, Kaptan-ı Derya, Vezir, Beylerbeyi gibi devlet erkânının yazılı emirlerine denir
*Merkezi yönetimin gittikçe derinleşen otorite kaybı çevredeki bu âyânları güçlendirmiş ve onları siyasi bir figüre dönüştürmüştür.
*Bazı sadrazamların rica ve minnetle bu âyânlara iş yaptırdıkları müşahede ediliyordu.
* Hatta, III. Selim döneminde âyân iken sadrazam olan Rusçuk Âyânı Çelebizâde Şerif Hasan Paşa örneği bu pozisyonun anlaşılmasında son derece ilginç bir özellik taşır. Gerçi şaşırtıcı bir
şekilde kura ile sadarete getirilse de önemli olan husus sadaret listesine bir âyânın girebilmesidir.
*GEREK ANADOLU’DA GEREKSE RUMELİ’DE BU ŞEKİLDE PEK ÇOK HANEDANLIK TÜREDİ.
*Rize dolaylarında Tuzcuoğulları,
*Samsun ve çevresinde Canikli Hacı Ali Paşa,
*Yozgat civarında Çapanoğulları,
*Manisa ve çevresinde Karaosmanoğulları,
* Çukurova’da Menemencioğulları ile Kozanoğulları,
*Suriye’de Azmzâdeler,
*Kuzey Irak’ta Babanzâdeler,
*Rusçuk dolaylarında Tirsiniklioğlu ile Alemdar Mustafa,
*Vidin’de Pazvandoğlu,
*Yanya ve çevresinde de Tepedelenli Ali Paşa ile oğulları bunlar arasında meşhur olanlarıdır.

DAĞLI İSYANLARI
*Rumeli’de özellikle Avusturya ve Rusya savaşlarından sonra, merkezî idareye başkaldırmış bir takım âyan, başıbozuk ve askerler toplanmıştı.
*Her ne kadar takibe uğradılarsa da başlangıçta Filibe ve Deliorman gibi korunmalarını
sağlayan dağlık bölgelere kaçtılar. Bu isyancı topluluklara “Dağlı Eşkiyası” veya
“Kırcali Eşkiyası” adı verildı.
*1793 tarihinde Edirne Bostancıbaşısının gayretleriyle söz konusu eşkıya ile anlaşma yoluna
gidilip, bir kısmı affedilmek suretiyle topluma kazandırıldı.

İşkodralı Mahmud Paşa Olayı
*Rumeli’de Osmanlı Devleti’ni bir müddet uğraştıran âyânlardan biri İşkodra sancağı mutasarrıfı Kara Mahmud Paşa’dır.

Pazvandoğlu Osman İsyanı
*Pazvandoğlu, Vidin ve çevresinin tanınmış bir âyânı olup, Avusturya savaşı sırasında devlete önemli hizmetleri oldu. Fakat, çok geçmeden bölgede sivrilerek gerek dağlı eşkiyasının gerekse Nizâm-ı Cedit hareketine karşı olan kişilerin sığınağı haline geldi.

TİRSİNİKLİOĞLU İSMAİL VE YILIKOĞLU SÜLEYMAN AĞALAR’IN MÜCADELESİ
*Rumeli bölgesinde merkezî hükümetin emrini dinlemeyen âyânlardan biri Tirsiniklioğlu İsmail Ağa’dır.
*Aynı bölgede bulunan Silistre mütesellimi Yılıkzâde Süleyman Ağa ise onun bu yayılışına karşı koyarak bölgede kendi nüfuzunu yerleştirmek istiyordu. Aralarında iki vakıf köyü üzerinden çıkan anlaşmazlık büyüdü ve büyük bir mücadeleye dönüştü.

CANİKLİ TAYYAR PAŞA’NIN İSYANI
*Rumeli’de devleti uğraştıran âyânların dışında Anadolu’da da bunlara benzer kişiler
ortaya çıktı. Bunlardan biri olan Caniklizâde Tayyar Mahmud Paşa’dır.

CEZZAR AHMED PAŞA OLAYI
*Cezzar Ahmed Paşa, Sayda valisi olarak görev yapıyordu. Buna ilaveten Şam valiliği ve Hac emirliği görevi de isteği üzerine kendine verilmişti.
* Cezzar Ahmed Paşa yukarıda anlatılan âyânlar gibi Osmanlı otoritesine açıktan bir isyana kalkışmadı. Ancak, başına buyruk bir şekilde hareket ederek, işine gelmeyen emirlere itaat etmiyordu.
*Fransa’nın Mısır’ı işgali ve Akka’ya ilerlemesi karşısında çok başarılı bir savunma gösterdi ve hatta Mısır’ın tahliyesine giden süreci sağladı.

BALKANLAR’DA ÇÖZÜLMENİN BAŞLAMASI: SIRP İSYANI
*Sumatya bölgesinde Kara Yorgi liderliğindeki Sırplar 1805’te büyük bir ayaklanma çıkardılar. Daha önceden, Avusturya ordusunda bulunmuş olan Kara Yorgi değişik strateji ve taktiklerle Belgrad kalesini ele geçirdiği gibi, pek çok Osmanlıyı da katletti.
*1812 tarihinde imzalanan Bükreş Antlaşması’yla sona erse de daha sonra devletten kopma noktasında önemli bir dönüm noktası oldu.

KABAKÇI MUSTAFA İSYANI VE III. SELİMİN TAHTTAN İNDİRİLMESİ

*Osmanlı ordusu Rusya’ya karşı savaşmak üzere yola çıktığında  Ordunun yokluğunda şehrin asayişinin temini için Nizâm-ı Cedit askeri karakollara dağıtıldı.
* Bu sırada boğazların korunması için Trabzon’dan 2000 civarında yamak getirildi. 25 Mayıs 1807 sabahı Nizâm-ı Cedit elbiseleri giydirileceği şayiası yayılarak bir anda bu yamaklar tahrik edildi.
*Kabakçı Mustafa adında birini kendilerine önder edinerek ayaklandılar.
*Nitekim, bazı vâizler askere giydirilen pantolon ve ceketin dinen caiz olmadığı yaygarasını çıkararak zaten infial içerisinde bulunan kamuoyunu etkilemeye çalıştılar. Boğaz tarafından sayıları sürekli artan gurup amaçlarının Nizâm-ı Cedit’i kaldırmak olduğunu aleni bir şekilde ilan etti.
*III. Selim Nizâm-ı Cedit ocağını lağvettiğini ilan etti. Sonunda, isyancılar padişaha itimat edilemeyeceğinden hareketle hilafetinin geçersiz olduğuna dair bir fetva kopartarak, III. Selim’in saltanatına son verdiler.
*III. Selim de 29 Mayıs 1807’de IV. Mustafa adına tahtan feragat etti.

BEKLENMEYEN SALTANAT: IV. MUSTAFA VE DÖNEMİ
IV. Mustafa’nın Tahta Geçişi ve Ardından Gelişen Olaylar
*İsyan neticesi tahta geçirilen IV. Mustafa’nın biat merasimi 29 Mayıs 1807’de yapıldı.
*Nizâm-ı Cedit ile birlikte İrâd-ı Cedit hazinesinin kaldırıldığı duyurularak halkın fazladan vergi vermeyeceği propagandası işlendi.
*Ayrıca, bu isyanın sonunda yeniçeriler, bir daha siyasete bulaşmayacaklarını söyleyip isyana karışmalarından dolayı suçlanamayacaklarına dair padişaha bir hüccet imzalatılarak hukuki bir belge
elde ettiler.
*Gerek ordu içerisinden gerekse İstanbul’dan kaçan III. Selim ve ıslahat taraftarları, eski padişaha sevgisi bilinen Rusçuk âyânı Alemdar Mustafa Paşa’ya sığındı.

III. SELİM’İN KATLİ VE II. MAHMUD’UN TAHTA GEÇMESİ
*Alemdar Mustafa Paşa, 28 Temmuz 1808’de yeni kuvvetlerle Babıâlî’ye ani bir baskın düzenleyerek Çelebi Mustafa Paşa’dan mührü devraldı.
*IV. Mustafa’nın adamları ise hareme girerek III. Selim’i öldürdüler.
*Daha sonra, Şehzade II. Mahmud’un bulunduğu odaya geldiler, ancak burada Cevri Kalfa adındaki
bir câriyenin kendilerine saçtığı mangal külleri şehzadeye yeterince vakit kazandırarak çatıya tırmanmasını sağladı.
*IV. Mustafa tahtan indirilerek, yerine II. Mahmud padişah ilan edildi.
SEKBÂN-I CEDİT OCAĞI’NIN TEŞKİLİ VE ALEMDAR MUSTAFA PAŞA’NIN TASFİYESİ

*Geleneksel Osmanlı Saltanatının yetkilerine âyânların ortak olması anlamına gelen Sened-i İttifak imzalandıktan sonra, süratle Nizâm-ı Cedit ordusunun yeniden teşkiline gidildi.
*Bu sefer ordunun ismi yeniçeri ocağı içerisinde bir birlik olan sekbanlara izafeten Sekban-ı Cedit olarak anıldı.
*Sened-i İttifak 29 Eylül 1808’de yeni padişah II. Mahmud’un sadrazamı Alemdar Mustafa Paşa’nın
öncülüğünde toplanan merkez bürokratları ve taşra âyânları arasında yapılan görüşmeler ile hazırlanan
sözleşmeye Sened-i İttifak (ilan tarihi: 7 Ekim 1808) adı verilmiştir. Padişahın yetkilerinin kısıtlandığı bu sözleşmede, saltanat makamının mutlak gücüne itaat edilmesinin gereği vurgulansa da taşradaki
ayanlara verilen özerkliğin padişah tarafından kabul edilmesi Osmanlı siyaset tarihi için önem taşır. Bu
sözleşme rükünleri kısa süre içerisinde ortadan kalkmıştır, ancak taşradaki yerel güçlerin merkez
tarafından bu şekilde kabulü sözleşmeyi anayasa tarihi açısından anlamlı kılmıştır.

*Yeniçeriler Babıâlî’yi basarak Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa’nın konağını kuşattılar. Neredeyse 9-10 saatlik bir çatışma sonrasında sarayın hemen yanı başında bulunan konağında Alemdar yalnız bırakılmıştı.
*Yardım gelmeyeceğini anlayan eski Rusçuk ayanı köşkün tavanında bulunan yüzlerce yeniçeriyle birlikte ölümü göze alarak mahzende bulunan cephaneliği infilak ettirdi.


Gönderen aöftarihbölümü zaman: 16:50
Bunu E-postayla GönderBlogThis!X'te paylaşFacebook'ta PaylaşPinterest'te Paylaş
Etiketler: OSMANLI TARİHİ (1789–1876)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa
Kaydol: Kayıt Yorumları (Atom)

Sayac
Tema resimleri molotovcoketail tarafından tasarlanmıştır. Blogger tarafından desteklenmektedir.